anektod beş

işe başlayalı henüz bir iki ay olmuştu. finans sorumlusuydum. asgari ücretle çalışıyordum ama çok fiyakalı görünüyordum, bir ağırlığım vardı fabrikada. takım elbise filan on numara. neyse bir gün yemekhaneden dönüyorum. tabldotu çakmışım; karnıyarık, pilav yanında da cacık. bi ağırlığım var dedim ya, mümine abla torpil yaptı bol bol koydu cacıktan. haliyle o ağırlık epey çöktü üstüme, uyku bastırdı. hemen yukarı çıkmiyim, aşağıda üretimde gezeyim, işçi yoldaşlarla muhabbet edeyim de açılayım dedim biraz. o zamanlar kapalı alanlarda, sigara içiyorum ama yakalanır mıyım acaba tedirginliği de yok, yaktım bi sigara yanaştım bi grubun yanına. nasılsınız, ne var ne yok, bikaç hoşbeşten sonra işçilerden biri cem bey dedi, siz yukardakilerin hiçbirinde allah korkusu yok. neden diye sordum. biz burada üç kuruşa köpek gibi çalışıp, o üç kuruşu bile zamanında alamıyoruz; siz yukarda bütün gün oturup tomarla para alıyosunuz dedi. yirmi yıl bir fiil okuyup mezun olduktan sonra sekiz on ay iş arayıp, asgari ücretle işe başladığımı; devletin, lütufta bulunup vermiş gibi göründüğü, okurken bana çok yardımı dokunan, mezun olduktan sonra nasılsa bütün gün oturup tomarla para kazanacağımızdan faiziyle geri ödememi beklediği kredileri bile nasıl ödeyeceğimi bilmediğimi anlatmak istedim. ama anlatamadım. beni anlamayacağından korktum. belki de fiyakamın bozulmasından korktum, bir de ekstra cacıkların sona ermesinden. yukarı çıktım.

2 yorum:

  1. bence fiyaka mevzusu ağır basio, ondan korktun kesin:) aynı dertten muzdaripim, bu ay ödemem başlıyor devletciğim(!)e, çok efkarlıyım çok!

    YanıtlaSil
  2. hehe bence de öyle:) tatminsizliğimi anlatıp birisini tatmin etmeye çalışmaktansa fiyakalı görünüp en azından egomu tatmin edebiliyorum:) baştaki delidumrullar olduğu sürece çok efkarlanıciiz sanırım:)

    YanıtlaSil